Haber

Akşener’den İmamoğlu’na billboard tepkisi: Bu sefer engel yaratan Saray değil Saraçhane

İyi parti Genel Başkan Meral Akşener, partinin küme toplantısında önemli mesajlar verdi. İstanbul, Ankara ve İzmir’de hazırladıkları afişlerin belediyelerin baskıları nedeniyle asılamayacağını belirten Akşener, “Bize engel olmak isteyen Beştepe değil, Saraçhane. Firmaya İstanbul’dan telefon geldi ve ‘Bunları asmayacaksınız’ denildi. Üstelik sadece İstanbul’da değil; Ankara ve İzmir’de de asılmayacak. Sonra eş başkanlık deyince alınıyorlar.”

Akşener’in açıklamaları şöyle:

“İYİ Parti olarak haftaya farklı ama bir o kadar da anlamlı bulduğum bir olayla başladık… Gerçekten örnek bir manzarayla karşı karşıyayız… Görünen o ki siyasette herkes, görüşü ne olursa olsun, bu durumdan oldukça rahatsız. Hükümet kurulduğumuz günden bu yana bizden çok rahatsızdı, çok rahatsızdı, zaten biliyorduk… Eski HDP’liler de, yeni DEM’ciler de bizden aslında çok rahatsızdı kurultayın başından beri. Zaman geçtikçe bunu da biliyorduk… Son dönemde açıkça görmeye başladık ki, ama ana muhalefet partisi de bizden çok rahatsızdı!.. Peki bu kadar rahatsız ediyorsak bunun ne anlama geldiğini biliyor musunuz? İttifak sisteminden beslenen birçok aktörün aynı anda olması, milletimiz için çok ciddi işler yaptığımız anlamına geliyor.

“SARAÇHANE BİZİ ENGELLEMEYE ÇALIŞIYOR”

Şu ana kadar karşılaştıklarımız; Pek çok sorun, iftira ve yalan ortaya çıktı. Her türlü baskıyla, tehditle, linçle mücadele ettik. Defalarca durdurulmaya, korkutulmaya, susturulmaya çalışıldık. Hepsini tek tek aştık. Durmadık, pes etmedik, yorulmadık ve çok şükür bu günlere geldik. Önümüze çöp kamyonları dizdiler, sokaklarda yürüdük! Elektriğimizi kestiler, ışıksız salonlarda buluştuk! Sesimizi susturmak istediler, megafonla konuştuk! Hatta bazen sırf birinin tekerleğine bir jant teli takıyoruz diye; Sahipsiz mermilerle karşılaştık. Ve aslında bugün önümüzde yeni bir sorun var. Bugün de; Birisi bunu istiyor; reklam panosu olmadan, oy Haydi kampanya yapalım! Ancak bu sefer öncekilerden farklı ve ilginç; Bu engeli önümüze koyan iktidar değil, ana muhalefettir. Bizi sansürlemek isteyenler; Saray değil belediye! Bizi engellemeye çalışan; Beştepe değil Saraçhane! Vay, çok farklı değil mi? ‘Hadi tatlım, tek gereken bu mu?’ Neredeyse şunu söylediğinizi duyabiliyorum… Ne yazık ki oluyor. Ne yazık ki oluyor…

“BELEDİYE SANSÜRÜNE GEREK YOK”

Şimdi size olayın ayrıntılarını anlatayım. Gördüğünüz görseller; Yerel seçim kampanyamızın ilk aşamasına hazırlandık; billboard görselleri… 4 sloganımız var: Birincisi; “Tek adam baskısı veya eşbaşkan kavgası altında olmanıza gerek yok!” İkincisi; “Cumhuriyet’e veya teröre alan açanlara karşı savaşmak zorunda değilsiniz!” Üçüncü; “Partizan medyaya, yoldaş medyaya; buna gerek yok!” Dördüncü; “Sana hain diyenlere, sana cahil diyenlere, buna mecbur değilsin!” Canlar, işte o büyük karın ağrınızın sebepleri… İşte benden bir tane daha; Beşinciyi ekledim; “Saray sansürüne veya belediye sansürüne mecbur değilsiniz!”

“ŞİRKET İSTANBUL’DAN BİR TELEFON ALDI”

Her siyasi parti gibi biz de; Seçim kampanyamızın hazırlıklarını tamamladıktan sonra bir firmayla anlaşma yaptık; Ankara, İstanbul ve İzmir’de billboard kiraladık. Firma ile yaptığımız anlaşmaya göre; Standart bir uygulama ile belediyelerden onay alındıktan sonra; Geçtiğimiz pazar akşamı reklam panolarımız asılır, pazartesi sabahı sokaklarda görünürdü… Peki ne oldu biliyor musunuz? Billboard görsellerimiz baskıya girmiştir. Ancak bir sebepten dolayı basılı billboardlarımızın fotoğrafları çekilmiş; Birine gönderildi. Ve daha sonra; Firmaya “İstanbul’dan” bir telefon geldi… Telefonda ne söylendi biliyor musunuz? “Bunları asmayacaksın.” Üstelik sadece İstanbul’da değil; Ankara’da da, İzmir’de de asılmayacak… Sonra eşbaşkanlık deyince küsüyorlar… Bu telefon görüşmesi üzerine; Doğal olarak şirket korkmuştu ve tedirgindi…

“KÜÇÜKLÜK”

Bu korkutma taktiği size tanıdık geliyor mu? Referandum sürecinde toplantılarımız için kiraladığımız salonları hatırlayın… Partimizin kuruluş lansmanı için anlaşmıştık; Ama sonra sözleşmeyi iptal eden ünlü oteli hatırlayın… Hatta merkez ofisimiz için kiralık bina aradığımız günleri hatırlayın… Ne kadar nostaljik değil mi?…

Bu gibi durumlarda prosedür gereği; Belediye onaylamadığı takdirde gerekçesini de içeren bir ret yazısı yazıp, bunu şirket aracılığıyla imzalı ve kaşeli olarak tarafımıza göndermesi gerekmektedir. Ama nedense; Söze gelince, kapsayıcılık ve şeffaflığın abidesi olan bu belediyeden bize ne bir ret ne de bir onay yazısı gönderildi. Ancak firma bu telefon görüşmesi nedeniyle billboardlarımızın asılamayacağını söyledi. Onun için çok yakın gelecekte bu rezilliğin ihalesi yapılacak; Suçu şirkete yüklerlerse hiç şaşırmayız.

“ONLARI İCRA KONUSUNDA CESARET EKSİLİKLERİYLE BİLİYORUZ”

Çünkü kapalı kapılar ardında şirkete aslan diyen bu olağanüstü cesur arkadaşlarımızı zaten biliyoruz, iş eyleme geçtiğinde dışarı çıkmaya cesaret edemiyorlar. Ama elbette kiminle karşı karşıya olduklarını unuttular. Hatırlatmama izin ver; Bizler, 15 yıllık iktidarın en güçlü, en acımasız ve en baskıcı döneminde, kimsenin ses çıkarmaya bile cesaret edemediği bir dönemde, arkamıza sadece milletimizi alarak tek adam rejimine karşı cesur hareketi başlatan YETER Partisiyiz. kafaları! Biz; Mağdur kim olursa olsun haksızlığa, hukuksuzluğa, haksızlığa karşı mücadele etmek için zamanı geldiğinde Pınarhisar’a ve Saraçhane’ye koşan biziz! Biz; “Zulüm kahrolsun, yaşasın özgürlük!” Türk milletine dayatılan bir esaret karşısında tüm kalıpları kırmış, tüm prangaları kırmış, alışmış ve kabul görmüştür. Özgür ve bağımsız, yepyeni bir siyasetin önünü açan, haykıran biziz!

Şimdi buradan size sormak istiyorum; Yıllardır zalim bir iktidara karşı dimdik ayakta duran bizler; Şimdi onun kötü taklidine boyun mu eğeceğiz? Her türlü engeli, dikenli telleri, yüksek duvarları aşan bizler; Artık bir çakıl taşına mı takılacağız? Ateş çemberlerinden geçip bu güne gelen bizler; Bundan sonra kendimizi kibritle mi yakacağız?

“BUNLAR BİZİ SIKICI OLACAK VE GİDERECEK”

Tabii ki hayır. Bunlar bize fark edilmeden gelir ve uzaklaşır! Sırf doğruyu söylediğimiz için bizi 9 köyden çıkarmaya çalışsınlar. İnşallah milletimizle birlikte 10’uncu köyü de inşa edeceğiz! Bırakın olsunlar; Hem saray iktidarını, hem belediye iktidarını üzerimize salsınlar! Biz şerbetiz; Allah’ın izniyle her ikisiyle de mücadele edeceğiz! Bırakın olsunlar; İktidarın ve ana muhalefetin el ele vererek çaldıkları, söyledikleri, kazananını ve kaybedenini kendilerinin belirlediği kayıkçı sistemini korumak için bizi susturmaya çalışmaları gerekir. Milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz! Kimse endişelenmesin, orada olsunlar, bütün köşeleri tutsunlar, bütün yolları kapatsınlar. Milletimizle birlikte yepyeni bir yolda yürümekten asla vazgeçmiyoruz.

“GURURLA YALNIZIZ”

Bugün hep birlikteyiz; Siyaseti ele geçirmiş durumda ve derin bir hakikat krizinin pençesinde; Biz uzaklaşıyoruz. Sürekli rol yapanların sahnelediği oyunları izliyoruz. Birbirinden farklı görünen ama aslında hep kurtlu bir elma gibi iki yarısı olanların ürettiği yalanları, aldatmacaları, masalları dinliyoruz… Mesela söz konusu olduğunda; En büyük Atatürkçü, kendileriymiş gibi yapıyorlar… Ama bir tarafta; Atatürk’ümüze düşman olan tüm şerefsizlerle birlikte yürürken; Karşı taraf, bilinen kötülük odağına sevimli görünmek için bizzat Atatürk’ün verdiği ilimizin adını bile anamıyor!

Mesela söz konusu olduğunda; Cumhuriyetimizi koruyormuş gibi yapıyorlar… Ama bir taraftan; Sürekli federasyondan ve özerklikten bahsediyor; HÜDAPAR ile el ele tutuşurken; Diğer taraf ise; Cumhuriyeti, yıkımın ve zulmün 100 yılı olarak gören DEM başkanları birbirinden ayrılamaz!

Mesela söz konusu olduğunda; Demokrasiyi savunuyormuş gibi yapıyorlar… Ama bir tarafta; Tek adam vesayetini demokrasi üzerinden meşrulaştırmaya çalışırken; Diğer taraf ise; Milletin ve vatanın birliğine yönelik yapılan bütün kötülükler; Kandil’e, İmralı’ya, Edirne’ye selamlar; terörizme açık alanlar; Türksüz Türkiye, yanılsamasını demokrasiyle örtmeye çalışıyor.

İşte Türk siyasetinin geldiği nokta şu; Bu vahim tablodan açıkça görülüyor ki; Maalesef bugün geldiğimiz noktada; Sözdeki düşmanlıklar özünde kardeşliğe dönüştü. Sözdeki mücadeleler özünde dayanışmaya dönüştü. Kelimelerdeki değişimler aslında projeksiyonlara dönüştü…

Böylece; Ve iktidarın yıllardır pazarladığı “AK Parti tarzı demokrasi” treni; Üstelik birinci sınıf bilet alıp ana muhalefet partisine bindi! Hak, hukuk ve demokrasi hassasiyetleri aynen iktidarınkilerle aynı; Sadece onlarla aynı fikirde olanlar içindir. Onların sansüre ve baskıya karşı özgürlük savunması tıpkı hükümetin savunması gibiydi, ta ki peşlerine düşene kadar! Cümleyi ez; Milletin verdiği yetkiden aldığı gücün kibiriyle kendini kaybeden sadece AK Parti değil; Ana muhalefete bizzat önderlik ediyorlardı!

Aslında bu iki zihniyet birbirinden hiçbir farklılık dayatmıyor; Çünkü kirli siyasi sistemi reddediyoruz; hepsine karşı; Gururla yalnızız! Podyumlardan birbirlerine bağırarak; güç alanlarını savunmaya çalışmak; Çünkü biz bu ikiyüzlülüğü reddediyoruz; hepsine karşı; Gururla yalnızız!

Kavgadan, gürültüden ve kibirden başka bir şey üretmeyen; milletimizin birliğinden değil; onun ayrışmasıyla beslenir; Çünkü biz bu goygoy siyasetini reddediyoruz, hepsinin karşısında gururla yalnız kalıyoruz. Milletin dertleri konuşulmuyor; Hangi taraf kazanırsa kazansın milletin sesi duyulmuyor, milletin talepleri karşılanmıyor; Kaybeden her zaman milletimizdir; Çünkü biz bu kayıkçının kargaşasını reddediyor, onların “alayının” karşısında gururla tek başımıza duruyoruz!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu